Bedri Baykam’ın sanatı hem bir süreç sanatı, hem de katmanlar üzerine kurulu. Bu katmanlar ve süreç, onun değişim değerini oluşturduğu kadar, yaratıcı gücünü, değişime ve dönüşüme açık özgüven noktasını, giderek de evrensel bir sanatçı kimlik olarak dönüşümsel yaratıcı boyutunu gösteriyor. Tüm bunları yaparken Bedri Baykam yeni kalmayı ve bu yeni içinde farklı estetik öneriler getirmeyi de evrensel düzeyde gerçekleştiriyor.

Bedri Baykam sanatı dediğim gibi, evrelerden oluşuyor; bu evreler onun çocukluk döneminden başlayarak gelişiyor. Kabaca 1960-70 yıllarını kapsayan bu çocukluk evresinde Bedri Baykam kendi özgün estetiğine giden ana damarı da yakalıyor. Bu değişim ve dönüşüme açık olan bir estetik damar. Kendini sürekli sınamayı ve var etmeyi gerekli kılan bir alan.

Çocukluk evresi, o dönem çizimlerini de devreye sokuyor. Hayalle perçinlenmiş çizimler dünyası Bedri’nin çocukluk çizimleri ve resimleri. Kızılderililer, savaş sahneleri, evler, renkli soyutlamalar, kovboylar vb... Bunlar kara kalem, çini mürekkepli çalışmalar. Bu çalışmalarda ortaya çıkan olgu da, bunların alabildiğince olgun bir düzlem göstermesi. Hareket kavramını estetik boyutta devreye sokması. Bu çalışmalar aynı zamanda dünyanın farklı başkentlerinde de sergilenerek uluslararası estetik beğeniyle de muhatap olmuş ve kabul görmüştür.

Bedri Baykam’ın dönemler ve süreçler boyutunda ilerleyen ve yaşamdan beslenerek çeşitlilik arzeden ve bir üslup yetkinliği içinde süren sanatının bir başka boyutu da karşımıza ‘Paris Yılları’ olarak da niteleyebileceğimiz ve yetmişlerin ortasında başlayıp seksenlerin başına kadar süren evre olarak karşımıza çıkar. Bu evrede de Baykam; kendi özgün çizgisi ve dışavurumcu katkısı ve dönüşümü içinde manzaralar, çıplaklar, sokak görüntüleri gibi dışsal konuları estetiğinin içine yerleştirir. Kağıt üzerine renkli, siyah-beyaz çalışmalar yapar. Dinamik bir kurgu boyutunda işleyen bu çalışmalarında da tüm genel çalışmaları içinde olan, hareket, doğaçlama ve akıl sağaltımıyla birlikte, estetik bir düzlemin yeni ve değişime açık yapı bütünlüğü olarak ortaya çıkar.

Yaratıcı Dinamizmin İzinde
 

Bedri Baykam, yaşamı sırtında taşıyan adam, bir boyutuyla. Hayata karşı yüksek bir sorumlulukla yaklaşıyor. Onu yaşıyor ve dönüştürmek istiyor. Yaşamak kavramı ontolojik bir kavram onda ve bu pratikle teorinin çatıştığı noktada oluşuyor, giderek yaşamın dinamizminden beslenerek sanatına, var oluşunun en dinamik ve değişken alanı olan, temel noktası resimle, giderek yazıyla kendini ifade ettiği, durmaksızın anlattığı, dile getirip görselleştirdiği ama asla yetinmediği, dahası durmaksızın aradığı bir gerçekliğin kulvarı haline dönüşüyor. Bedri Baykam keşfin sanatçısı olduğu kadar, keşfettiği şeyleri değiştirebilme cesaretini de gösteren bir var oluşun estetikçisi olarak da karşımıza çıkıyor. Bu yönü de onu evrensel sanatçı yapıyor. Çünkü büyük, uluslararası sanatçı olmak değiştirebilme, dönüşebilme cesaretini de göstermeyle ilgili. Son çalışmalarında gerçekleştirdiği estetik dördüncü boyut, zamanı devreye sokarak, derin perspektif ve estetik açılım gerçekleştirdiği eserleri, nasıl salt Türkiye’de değil, dünyada da ilkler kategorisine giriyorsa; bu ilkler ve dinamik kurgusal dönüşüm gerçekliği, hemen hemen hayatının her evresinde, çoğul kişiliğinin aslında birbiriyle paralel, geçişli dünyasında da mevcut.

Bedri Baykam’ın seksenlerde başlayıp, seksen yediye kadar sürecek olan, bir tür ‘California Yılları’ olarak da niteleyebileceğim yıllar içinde, estetik dönüşümünü ve sürecini ‘Yeni Dışavurumculuk’ akımının dünyada ilk ortaya çıkış yıllarında gerçekleştirdiğini, bu yıllar içinde çoğunlukla tuval, ama kağıdı da devreye sokarak soyutlar, oto portreler, çıplak kadınlar vb. yaptığını gözlemliyoruz. Bu yıllar aynı zamanda diğer dönemlerinde de olduğu gibi soyut dışavurumculuğun dinamizm dönemidir onun için. Cinsellik, yaşam, ölüm, metafizik olguları; akıtma, sıçratma teknikleri, doğaçlama yapılar olarak ve Batı sanatıyla girdiği bir mücadele bilinciyle oluşmaya, dönüşmeye, ortaya çıkmaya başlar. Büyük boyutlu tuval çalışmalarının boyutları iki metreyi geçmekte, kağıt üzerine çalışmalar bir metreyi bulmaktadır. Bedri Baykam sadece tuval ve kağıtla da sınırlı kalmaz. Adeta yaşama dair olan bütün malzemeleri ve o malzemeler içinde kontraplak, ayna ve diğer malzemeleri de özgür bir seçim ve estetik seçmecilik doğrultusunda kompozisyonunun ana ve araç malzemelerine çok kolay dönüştürür. Çünkü onun için yaşama katılan, insan için bir değer olan her şey; sanatsal bir üretimin, yaratımın da parçası olabilecek estetik gerçekliğe sahiptir. Bunun için özgür seçimini hem teknik, hem de malzeme noktasında, gelişmeci bir yapı boyutunda sonuna kadar kullanacaktır Bedri Baykam. Başyapıt niteliğindeki; ‘Fahişenin Odası’, ‘Resim’, Günaydın Bebeğim’ çalışmaları da seksen-seksen beşli yıllar içinde üretilmiş önemli yapıtlardır.

Bedri Baykam’ın California yıllarının ikinci dönemi diyebileceğimiz ve seksen yedili yıllara kadar süren, dönem içindeki çalışmalarındaki değişim ve dönüşüm, yaratıcı kimliğinin büyük boyutlu yaratılarını da kapsadığı evreyi oluşturmaktadır. Bakın bu dönemde üç metreye, dört buçuk metrelere kadar uzanan çalışmalar ortaya koymuştur. Bu dönem konularına bakacak olursak; yine merkezde Bedri’nin bilinci, yaşantısı ve çağa, Batı sanatına karşı hesaplaşma da gizlidir tüm yapılanların, ortaya konanların ve mücadelenin merkezinde. Yine tarih de bu dönemde daha belirgin olarak ortaya çıkacak ve bir estetik olarak dönüşümünü malzeme olarak kullandığı maddenin katmanları arasına yerleşecektir.

Bu dönem yapıtları  içinde  olgunlaşmaya  başlayan olgulardan biri de, bilincin bir kavram olarak ortaya daha belirgin olarak çıkması, kavramsallığın daha somut bir gönderim ögesine dönüşmesidir. ‘İç Manzaralar’ dizisi onbeş çalışmayla ortaya çıkarken, aynı manzaranın değişik versiyonları olarak belirir. Kavramsallık bu yinelenmenin merkezine yerleşerek, özgün bir dışavurum kimliği kazanır. Bu dönemde ortaya çıkan Timeless Ocean (Sonsuz Okyanus), yine The Painting isimli yapıtla da akrabadır. Bedri bu dönem içinde postmodern bir yaratı kimliği içinde, estetik ve kavramsal bir evrensel açılım gerçekleştirir: ‘This Has Been Done Before’ der. Bu, büyük bir manifestodur aynı zamanda. Çünkü ‘bunlar daha önce yapıldı’, anlamını taşıdığı kadar bütün yapılanlar, büyük postmodern bir karşı çıkışı da imlemekte; giderek bir Türk sanatçısı olarak da evrensel bir mesaj içeriği göndermektedir. Tabii bütün dünya Picasso’ya, Marcel Duchamp’a gösterdiği duyarlılığı göstermeyecektir ona. Ama Bedri, bütün sanatsal evreleri ve süreci içinde hep aslında bilinçli hareket ettiği ve hiç de, özellikle sanat konusunda mütevazı olmadığı için; bu nokta da tavrını koyacak; “Beni anlayabilmeleri için bir seksen yüzyıl geçmesi gerekecek” diyecektir.

Bedri’nin Batı sanatıyla ciddi bir hesaplaşması vardır ve bu hesaplaşmada da haklıdır. Çünkü Batı, kendi dışındaki uygarlıklardan ve kültürlerden gelen sanatçılara, ikinci sınıf muamelesi yapmaktadır. Gerçek yaratının hala kendinde olduğunu varsaymaktadır. Gerçek potansiyeli görmemekte, direnmektedir ve doğal olarak da Bedri Baykam buna manifesto ayarında isyan etmekte, bu başkaldırıcı karşı çıkışını da hem resimleriyle, hem de kitaplarıyla ortaya koymaktadır.

Türkiye ve Politik Sanata Açılmak
 

Bedri Baykam seksen yedide İstanbul’a dönüyor ve yaptığı resimler politik bir kurguya, sorunsala dönüşüyor. Toplumsal sorumluluk, politik bilinç ve gözleme, düşünceye dayalı derinlik ve bilinç, Baykam’ı ister istemez ülkesinin toplumsal, tarihsel ve siyasal alanına ilgi duymasına, giderek bu ilginin kavramsal, estetik dönüşümüne zemin hazırlamasına neden oluyor.

Baykam bu yıllardan başlayarak pek çok politik içerikli entalasyon sergisi düzenliyor. ‘Demokrasinin Kutusu’, ‘Kubilay’ın Odası’ ve ilk İstanbul Bienali’nde sergilenen ‘Referandum Kutusu’ vb. çalışmaları toplumsal, siyasal hayata karşı duyarlılığını gösterdiği kadar, onun Cumhuriyet’in kazanımlarına nasıl sahip çıktığının, demokrasinin kökleşmesi ve çağdaş bir Türkiye’nin kurulması yolunda ne derece bilinçli bir sanatçı olduğunu da gösteren örnek nitelikteki çalışmalar ve düzenlemelerdir.

Herbert Marcus; ‘Sürekli estetik yıkım, sanatın yolu budur’ diyordu. Bedri de bir bakıma yıkımın sanatçısı. O da kendi estetik yıkımının peşinde; ama yaratıcılık adına ve gerçek, evrensel sanatı inşa etmek, Batı’nın tek taraflı, kör gerçekliğine karşı; sanatın gerçek anlamda evrenselleşmesi ve özgün gerçek kimliğini bulması için. Giderek Türk sanatçısının Batı karşısındaki kompleksini yenmesi için. Toplumsal duyarlılığı sanatsal yaratıcılıkla da ortaya koyarak, plastik, estetik kaygının ötesinde sanatın gerçek kavramsal düzlemde kendini gerçekleştirmesi noktasında da Bedri Baykam, özgün ve öncü kimliğini bu ülkede gerçekleştiren ilk sanatçılardan biri olmuştur. Onu izleyenler çıkmıştır çıkmasına da, onu aşan çıkamamıştır. Bu Bedri’nin hem çok yönlülüğünden kaynaklanmakta, hem de bu çokyönlülüğü kendi yaratıcı gücüne dönüştürebilme yetkin becerisinde bulunmaktadır.

Baykam Türkiye’ye döndükten sonra salt politik sanata yelken açmadı elbet. Toplumsal, siyasal sorumluluk ve bilinci; aydın sanatçı olmanın doğal açılımı ve uzantısıydı Bedri’nin; ama bunun yanında eski ustalara göndermeler yaptığı yapıtlar; Van Gogh, Picasso, Monet vb.; Yollar serisi, Dünyam O Kadar Renkli ki serisi, Saydam Katmanlar serisi, Fenerbahçe serisi, vd. Baykam’ın politik açılımı ve toplumsal sorumluluğuyla ele alıp değerlendirdiği iki boyutlu, üç boyutlu çalışmalarının ve düzenlemelerinin yanında; kişisel gerçekliğinin, düşüncesinin ve eğilimlerinin izinden giderek gerçekleştirdiği birçok yapıt, entalasyon ve çalışmayı da gerçekleştirdiği; politik estetik açılımını yine kitap boyutundaki çalışmalarıyla perçinlediği, sanat alanında da yine entelektüel çalışmalar gerçekleştirdiği bir vakadır. Şu açıkça ortaya çıkmaktadır ki, karşımızda komple bir sanatçı karakteri vardır. Bu birçok alanla ilgilenmekte, kişisel meraklarını, ilgilerini de yabana atmadan, onları da kendi yaratıcı estetiği içinde değerlendirmektedir. Bu hayatı bir bütün olarak algılamasının, var oluşunu yaşamsal merkez içinde değerlendirmesinin; kısacası, yirmi dört saat sanatçı kalabilmesinin doğal sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Gerek politik yönsemeleri, gerekse de eğilim, yönelim, tercih ve estetik anlayışından kaynaklanan dinamik, kurgusal, reel ve yaşamsal araştırma ve çalışmaları; hep temelinde yaratıcı bir estetiği, dönüşümü ve yeniliği doğurmakta; adeta onun sanatı bir aşma, bir kendini gerçekleştirme, giderek sınama yaratısına da dönüşmektedir. Son dönem çalışmalarında ortaya konan dördüncü katman, dördüncü boyut; bir zaman estetiği; postmodern bir zaman ve görsellik bilinci, onun yeni, evrensel bir başka aşama noktasına geldiğinin, geçtiğinin somut eserleri olarak karşımızda durmaktadır.

Dördüncü Boyutla Ortaya Çıkan Yeni Postmodern Estetik
 

Bedri Baykam’ın her zaman söylediğim gibi, gerek sanatında, gerekse de politik ve sosyal hayatında, bir her şeyle yetinmeme bilinci, sürekli yeniyi, değişimi ve yaratıcı, farklı olanı arama bilinci ve durumu var. Bu sanatında daha belirgin bir özellikle yansıyor. Özellikle bu dördüncü katman serisi, özgün evrenselliğinin somut ve gerçek açılım gerçekleştirecek postmodern örnekleri olarak karşımızda durmaktadır.

Gerçekten de bu seri, bu dönüşüm estetiği, bu Bedri’nin artık saymakta sayısını da unuttuğumuz aşamalarının bir boyutu, tamamlayıcı, ama aşama kaydedici bir evrensel boyutu olarak karşımızda belirirken ve gerçek anlamda doğru bir postmodern açılımı imleyerek, gerçek, yaratıcı bir estetik olguyu da görselleştirirken; bize Bedri’nin hem yürekli sanatçı açılımını ve hem de bütün bu birikiminin; politik, estetik, yaşamsal, erotik vd. kavram, olgu, yaklaşım ve zenginliğini, nasıl dördüncü boyutu da içererek; gerçek, evrensel bir yaratı noktasına; postmodern estetiğe bir Bedri damgasıyla dönüştürdüğünün de somut örnekleri olarak karşımızda duruyor.

Habermas ne diyordu: “Teknik bir iktidardır”. Bedri yeni bir teknik, dördüncü boyutu ekleyen; zamansal, mekansal, görsel boyutları içererek, çoğalan ve bir postmodern estetik kurgularken; o büyük boyutlu çalışmalarında görsel illüzyonu yaratmakla kalmıyor; dönüşüm ve değişim değerini imleyen bir tablo realitesini de ortaya çıkarıyor. Hem dışavurumcu estetiği, hem fotogerçekçi yapıyı, hem kolajı ve türlü malzeme birikimini bir teknik yaratıcılıkla da harmanlayarak, gerçekten de bir Bedri Baykam estetik tekniğine dönüştürüyor ve bu eklektik olgu içinden postmodern boyut yaratıyor.

İkibin yedi yılında yaptığı yine büyük boyutlu ve Marilyn’in erotik-masum afet pozunda ve de Özgürlük Anıtı’nın hemen önünde yer aldığı çalışmadan, fotogerçekçi algılamayla kurgulanan deniz ve Bedri’nin soyutdışavurumcu estetiğini eklektik bir kolaj tekniğiyle meydana getirdiği, kuşların özgürce uçtuğu yine büyük boyutlu, etkileyici ve şaşırtıcı çalışmasına, oradan da, Atatürk’ün portre fotoğrafının merkezde yer aldığı, yine arka planda Sultanahmet Meydanı’nda, Kurtuluş Savaşı’nın daha ilk yıllarındaki protesto gösterisinin kalabalık insan sahnesinin yer aldığı, hemen alt tarafta da Bedri’nin çizimleriyle Kurtuluş Savaşı sahnesinin bulunduğu eklektik postmodern çalışması, bu çalışma serilerinin örnek açılım modellerinden biri olarak karşımızda yeralmaktadır.

Postmodernizm geçmişten olabildiğince faydalanma esasına da dayanır; geçmişi günümüz biçim diline aktarırken, bir zamansal boyutta yakalamak ve anlatmak ister. Elbet didaktik değildir bu yönüyle ve sadece faydalanma esasını da bütün boyutlarıyla içerir. Bedri Baykam’ın bütün bu serileri göz önünde tutulduğunda gerçekten bütün bir tarihini, adeta retrospektif bir düzlem içinde, postmodern katman içine yerleştirerek, dördüncü boyutu, zamansal gerçekliği bir illüzyon bilinci içinde, özgün bir estetik kategori yaratarak oluşturduğunu gözlemliyoruz. Toplumsal, politik gerçeklik ve karşı çıkışla, evrensel ve yerel sorunlar; estetik ve toplumsal katman, zamansal boyutun postmodern kimliği içine çok iyi oturtulmuş. Bedri’nin ‘The show must go’ resminin imlediği öpüşmeli, Ayhan Işık’lı sahnenin üst köşede yeraldığı, kuşların bir özgürlük perspektifinde bulunurken, Boğaz’daki eski Osmanlı kalyonuyla günümüzün vapurunun örtüştüğü merkez görsel sahnenin, onları izleyen ve bir sahne dekoru içindeki koltuklarda yer alan izleyiciye uzanan bütünlüğü; bize gerçek bir postmodern resim düzlemi oluşturulduğunu; giderek Bedri’nin enstalasyonla, tablo kavramını çok iyi, bir dekor şeklinde yaratarak meydana getirdiğini göstermektedir.

Bu eklektik kompozisyon, görsel, kavramsal oluş hikayesi, erotizmin etkileyici bir estetik öge olarak merkeze oturduğu ve bütün izleyenleri derinden etkilediği resimlerde de başat bir yaratıcı kimlik olarak ortaya çıkmakta; Bedri Baykam bu erotizmin en estetik katmanlarını, kişiselliğin yüksek ayar boyutundan süzerek, Picasso ve benzeri büyük ressamların eser referanslarıyla aktarma ve yorum boyutunda değerlendirme yoluna giderek; kolajın bütün zengin imkanlarını gerçek bir postmodern resim kimliği üretme noktasında ortaya koymaktadır. Etkileyici geçişkenlik, yaratıcı düzlem, bütün bir resimsel çalışmalar göz önünde tutulduğunda, insanı sarsarak şaşırtmakta ve tekniğin, görsellikle harmanlandığı ve bir sanatçının bütün evrelerinin ve zengin birikiminin yerelliği içererek evrensel kültür aşamalarına nasıl çıkarabildiğinin zengin örnekleri olarak karşımıza dimdik çıkmaktadır. Bedri’nin bu serisi içinde yok yok. Hemen hemen bütün popüler kültür, giderek geçmişin büyük uygarlık birikimlerinin simge eserleri. Pop kültür ikonları; bu ikonlar hem Amerikan kapitalizminin içindeki kimlikler, hem de Türk. Coco Cola’dan Rodin’in heykeline, Picasso’nun çalışmalarından, Marilyn Monroe’ya, Fatih’in İstanbul’u fethinden, Bizans ikonlarına kadar uzanan; kısacası, cinsellikten, toplumsal gerçekçiliğe, bireysel eğilimlerden toplumsal rollere; ikonlara, tarihe ve geleceğe uzanan, yönelen; hemen hemen uygarlığın bütün birikimi, kişisel algı, yaşam deneyimi ve bakış açısının zenginliği içinde, sanatçının tekniğiyle görsel kavramsallaşmanın merkezine yerleşiyor. Bu merkez bir izleyen-izlenen diyaloğu olmaktan da çıkarak, yaşamsal bir olguya ve dinamizme dönüşüyor. Çünkü görsel olmaktan sıyrılarak bütün bu çalışmalar yaşamsal hale dönüşüyor, insanı içine çekiyor ve içerdeki parçalardan birine oturuyor. İşte Bedri burada bir devrimsel estetik dönüşüm gerçekleştirmiş oluyor. İzleyici resmin parçası oluyor, izleyen olmaktan çıkabiliyor ve yaratılan estetik perspektif, zaman aralığı ve postmodern görsel yapı, böylesi bir illüzyon algısı ortaya koyuyor; izleyen olmaktan çıkıyorsunuz, hangi resimse, içinde yaşadığınız bir zamansal ve nesnesel döngüye, giderek bir bilince dönüşüyorsunuz. İşte Bedri bunu, bu eserleriyle gerçekleştiriyor.

Sonuç olarak Bedri Baykam’ın son dönem çalışmalar olarak ortaya koyduğu ve dördüncü boyutu, zamansal gerçekliği bir postmodern realite ve estetik boyutta ortaya çıkardığı çalışmaları, izleyen için de katılım kültürünü, yaşamsal, eserde var olma ve bilinç kazanma, dahil olma durumunu yarattığı ve yaşattığı için; bu yaşamı kendi kültürel birikim, derinlik, mekan ve zamansal bütünlüğümüz ve evrensel kültür ve uygarlık birikimini birlikte, iç içe harmanlayarak ortaya koyduğu için, yeni evrensel bir dinamizm olarak algılanmasının yanında, gerçek anlamda ve evrensel düzeyde öncü estetik olarak da görülmesi gerekmektedir.

Ümit Gezgin

 

Kitap Önerisi
Alt